manifold.press
Okunmuş Gazeteden Çocuk Kitabına
1979 Dünya Çocuk Yılı’nda Ankaralılar, ülkemizde çocuk edebiyatı ve çocuk kitabı yayıncılığı açısından benzeri az görülür bir gelişmeye tanıklık etti. Ankara Belediyesi, çocuklara adanmış bu yılda onlara armağan olarak dağıtmak üzere on bir adet çocuk kitabının basımını yaptı. Bir Milyon Çocuk Kitabı adlı bu projenin sıradışı yönü ve onu Türkiye için bir ilk kılan şey ise kitapların basılacağı kâğıtların belediyenin düzenlediği Okunmuş Gazete Toplama Kampanyası yoluyla bizzat çocuklar tarafından sağlanmış olmasıydı. Okullarda toplanan bu gazeteler, SEKA fabrikasına hammadde olarak gönderilecek, karşılığında kitapların basılacağı kâğıt ruloları alınacaktı.
Kampanya mart ayı sonunda kentteki tüm ilkokullarda başladı ve on gün sürdü. O yıllarda başkentin bir işçi ve küçük memur semti olan Türk-İş Blokları’nda otururduk, bense 13 Ekim İlkokulu’na giden bir ikinci sınıf öğrencisiydim. Ankara’nın kışları bugünküne benzemezdi. Bir kez kar yağdı mı haftalarca, hatta aylarca kalkmazdı yerden. O günlerde kar var mıydı yok muydu hatırlamıyorum, ama ayaz paşa kol geziyordu ve ben buz kesmiş ellerimde evden, konu komşudan topladığım tomar tomar gazeteyle her sabah okula koşturuyordum o on gün boyunca. Hatta günlük rekoltemizle yetinmeyip arkadaşlarla birkaç kez çöp tenekelerini de eşelediğimizi hatırlıyorum.
O dönemde CHP’li Ali Dinçer’in başkanlığını yaptığı Ankara Belediyesi’nin projedeki temel amacı başkentte okuyan her çocuğa üç adet kitabı ücretsiz olarak ulaştırmaktı. Seride on bir kitap yer alıyordu. Bunların üçü şiirlerden, altısı öykü ve masallardan yapılmış seçkilerdi. Bir tanesi de tüm kitaba yayılan tek bir öyküden oluşan, roman da denebilecek bir kitaptı. En sonuncusu ise Bu Kitabın Masalı adını taşıyordu ve projenin ana fikrini ve yürütülme sürecini, toplanan kâğıtların hangi aşamalardan geçerek kitaplara dönüştüğünü “kentin küçük vatandaşları”na anlatıyordu. Her çocuğa verilen üç kitabın birisinin mutlaka Bu Kitabın Masalı olacağı baştan belirlenmişti. Diğer ikisi alıcının –veya dağıtımı yapan öğretmenlerin– seçimine bırakılmıştı. Böylece her çocuk, elindeki kitapların nasıl ortaya çıktığını öğrenebilecek, bunda belediyenin, kendisi veya arkadaşlarının payını duyumsayabilecekti. Kitaplar aynı yılın ekim ayında basılarak, yeni başlamış olan ders yılında öğrencilere dağıtıldı.
Bir Milyon Çocuk Kitabı:
Bu Kitabın Masalı
Serideki her kitabın künyesinde yazılı olan baskı adetleri alt alta eklendiğinde sahiden de bir milyonluk bir toplama ulaşıldığını görüyoruz. Her kitapta baskı sayısı 1.000.000/11 olarak belirtilmiş. Bu Kitabın Masalı ise anahtar kitap olması ve verilecek her sette yer alması nedeniyle 200.000 adet basılmış. Her çocuğa üç kitap verildiğine göre toplamda 350 bin çocuğa ulaşıldığı ortaya çıkıyor. 1980 yılında yapılan sayımda Ankara’nın kentsel nüfusunun 2.238.000 olduğu ve Türkiye’de çocuk nüfusunun (BM tanımına göre 0-17 yaş arası grup) toplam nüfusun üç ile dörtte biri arasında değiştiği göz önüne alındığında,1 ilkokul öğrencisi olan her çocuğa kitap verilebildiği sonucuna varmak mübalağa olmayacaktır.
Belediyecilik açısından böyle bir projenin siyasi propaganda yönünü elbette yadsıyamayız; fakat erişilen yurttaş sayısı ve o dönemin imkânları düşünülürse muazzam değerde bir kamusal fayda gerçekleşmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Öyle görünüyor ki, belediyenin böylesine geniş çaplı bir projeyi başarıyla hayata geçirebilmesinin en önemli sebebi birçok kurumla işbirliği yapılarak, örgütlü biçimde çalışılmış olmasıdır. Kampanyanın yaygınlaştırılması için Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’nden destek alınmış, toplanan gazeteler karşılığında SEKA fabrikasından kitap basımına uygun kâğıt temin edilmiştir. Kitapların kapak baskısı, Türk Tarih Kurumu’nda, dizgi ve iç baskısı Genel-İş Sendikası’nın Em-Aş Ofset tesislerinde bilabedel yapılmıştır. Ayrıca, Ziraat Bankası ve Sümerbank da, kitapların kapak içi ve arkalarına reklam vererek kampanyaya katkıda bulunmuştur.
Kitapları yayına hazırlayan, o yıllarda Ankara Belediyesi Basın Yayın Müdürlüğü’nde görev yapan Bülent Özükan’dır. Özükan (1954) bu çalışmasıyla UNESCO’nun 1979 Dünya Çocuk Yılı En Başarılı Faaliyetleri Belgesi’ni alır ve Simavi Vakfı Özel Ödülü’ne layık görülür.2 Bu başarının ardından 1985 yılında Boyut Yayın Grubu’nu kuran Özükan yayıncılık sektörünün önemli isimlerinden biri olur.3 Kitapların sayfa ve kapak düzeni tasarımını, henüz bugünkü tanınırlık düzeyine erişmemiş genç bir çizer olan Selçuk Demirel (1954) üstlenmiştir.
Belediye Başkanı Ali Dinçer’in çocuklara hitaben kaleme aldığı takdim yazısı serideki her kitabın giriş sayfalarında yer alır. Dinçer, “kentin küçük vatandaşları” olarak seslendiği çocuklara kitap sevgisini aşılama çabasındadır. Kitaplar çocukların “yeni arkadaşları”dır ve onların değişen dünyası olacaktır.4 Belediyenin armağan ettiği üç kitap, her çocuğun evinde “bir kitaplığın temelini atacak”tır.5 Bu Kitabın Masalı ise hem Bir Milyon Çocuk Kitabı projesini, hem de bir kitabın üretim sürecini baştan sona, farklı ağızlardan anlatır. Çocuk, öğretmen, belediye, atık kâğıt ve kitabın kendisi anlatının değişen özneleri olarak söz alır. Çocuğun kafası sorularla doludur. Öğretmene, kitap yapılabilmesi için neden gazete topladıklarını sorar. Para biriktirseler olmaz mı acaba? Bu retorik soru, öğretmene okunmuş gazeteleri biriktirmenin ulusal bir tasarruf sağladığını, artık onların çöplerde çürümek yerine yeni basılacak kitaplar için hammadde olacağını, bu üretimde de çocukların bizzat pay sahibi olduğunu anlatma fırsatı verir.6 Çocukların, okuyacakları kitapların üretimine emekleriyle katkıda bulunması fikri, başka bir yerde, belediyenin ağzından katılımcı yönetim fikrinin işlenmesine vesile olur: “Ve sen, belki bilmiyordun, belki de söyleyen olmadı. Ama Ankara Belediyesi’nin bir ortağısın.”7 Sonlara doğru, artık matbaadaki basım sürecinin anlatıldığı bölümlerde, bu sefer kâğıt söz alır, “kitap olmak bir kâğıt için en mutlu olay”dır.8 Matbaadan çıkan bir milyon kitap ise artık bir ordudur:
“Dünyanın en güçlü ordusu olduk diyebilirim. Ne Vietnam’daki gibi çocukların üzerine Napalm bombası gönderen, ne de Hiroşima’daki gibi çocukların üzerine atom bombası atan bir orduyduk. Sevgi, kardeşlik ve barış dağıtan bir ordu olduk.”9
“Barış dağıtan ordu” gibi oksimoron taşıyan ifadeler, hele ki 1979 Dünya Çocuk Yılı bağlamında yeni ve cazip buluşlardır. Ülkede yaşanan onca şeyden sonra bugün ironik keskinliğini yitirip bir klişeye dönüştüğünü görmek üzücüdür.
Gelelim, Bir Milyon Çocuk Kitabı projesinin bana göre Türkiye için bir ilk olmasını sağlayan yönüne. Kamuya duyurulup hayata geçirildiği 1979 yılında, ismi o şekilde koyulmamış da olsa, yapılan iş aslında bir geri kazanım projesidir. Kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir bir malzeme olarak eski, okunmuş gazeteler toplanmış, faydalı bir amaç için çeşitli işlemlerden geçerek hammaddeye dönüştürülmüş, tekrar üretim sürecine dahil edilmiştir. Elbette, Bu Kitabın Masalı’nda da belirtildiği gibi, basılan kitaplar doğrudan çocukların topladığı gazete kâğıtlarından yapılmamıştır. O dönem mevcut olan teknolojik altyapı gazete kâğıdı gibi yoğun matbaa boyası içeren 3. hamur tip kâğıtların ancak kesekâğıdı gibi ürünlere aşağı dönüşümüne [downcycling] olanak vermekte, kitap basımına uygun temizlikte kâğıt o yolla elde edilememektedir. Bu nedenle, toplanan gazete kâğıtları SEKA’ya verilmiş, karşılığında kitap basılacak kâğıtlar alınmıştır. Fakat dönemin koşulları içinde bu mübadele yine de bir geri kazanım döngüsü sayılmalıdır. Nitekim Bu Kitabın Masalı’nda hamur olup yeniden beyaz kâğıda dönüşme süreci de atık kâğıdın ağzından çocuklara anlatılmaktadır.
Ülkemizde geri dönüşüm kavramı ve uygulamalarının ilk kez 1990’larda, sürdürülebilirlik tartışmalarının 2000’lerde ve nihayet döngüsel ekonomi gibi bir vizyonun yeni yeni hayatımıza girdiğini göz önüne alırsak, Bir Milyon Çocuk Kitabı projesinin önemi ve kendinden sonrası için taşıdığı değer apaçık ortaya çıkar. Böyle bir kampanyanın Dünya Çocuk Yılı’nda, çocukların katılımıyla yürütülmesi özellikle anlamlıdır. Herhangi bir şeyin üretiminde emeğimle pay sahibi olmak, tüketilen ve çöpe giden şeylerin değer taşımaya devam ettiğini ya da bir değere dönüşebileceğini idrak etmek, bu cümledeki sözcük ve kavramlardan haberdar olmasam da, yedi yaşında bilincine vardığım ve parçası olmaktan müthiş zevk duyduğum gerçeklerdi. Kampanya sayesinde dünyada 1970’lerde yaygınlaşan çevre hareketiyle gündeme yerleşmiş bir kavramı ve pratiği farkında olmadan ve tam vaktinde tecrübe etmiştik.
Bir Milyon Çocuk Kitabı serisini oluşturan on bir kitabın ülkemiz çocuk edebiyatına da dikkate değer bir katkı sağladığını vurgulamak gerekir. Kitapların biri dışında tamamı tematik bakış açısıyla yapılmış seçkiler niteliğindedir. Tek tek incelendiğinde her bir kitaba ait seçkinin ciddi bir editoryal çalışma sonucu bir araya getirilmiş olduğunu görebiliyoruz. Bu Memleket Bizim, Yüz Paralık Bulut ve Televizyondaki Reklamcı Amca serideki üç şiir kitabıydı ve her biri farklı bir tematik çerçevede derlenmiş şiirlerden oluşuyordu. İsminden de anlaşılacağı gibi, Bu Memleket Bizim bir memleket şiirleri derlemesiydi; fakat okullarda çocuklara ezberletilen milliyetçi hamasetten uzak, yurt ve insan sevgisini işleyen, yaşadığımız toprakların tüm kültürel mirasını kucaklayan, barışçıl şiirlerden oluşuyordu, hatta ülkeler arasında var olan sınırları sorgulayan şiirler bile vardı. Yüz Paralık Bulut kısa, minimalist, imgesel açıdan zengin, naif şiirlerden oluşuyordu. Orhan Veli’nin şiirlerine özellikle ağırlık verilmişti. Son olarak Televizyondaki Reklamcı Amca doğa ve özgürlük temalı şiirleri bir araya toplamıştı.
Serideki altı kitap ise masal ve öykülerden yapılmış seçkilerdi. Tıpkı şiir kitaplarında olduğu gibi, bunlar için de tematik bir tutarlılık gözetilmişti. Sevdalı Bulut, sosyal düzene eleştirel açıdan bakan masallardan oluşuyordu. Nazım Hikmet’in “Sevdalı Bulut” masalı, zorbalığı, tamahkârlığı ve mülkiyet hırsını hedef tahtasına koyarken, “Sırça Köşk”te Sabahattin Ali insanların iktidar aygıtına hiç sorgulamadan biçtikleri değeri hicvediyordu. Aziz Nesin’in “Öküz Başkan” masalı seçimlerde yaşanan siyasi rekabet ve çekememezliğin yol açabileceği absürt sonuçlara dikkat çekerken, tipik bir Orhan Kemal öyküsü olan “Harika Çocuk” emekçi çocukların cefa dolu hayatına eğiliyordu.
Bir de Varmış İki de Varmış ismiyle müsemma bir kitaptı. Geleneksel masal biçimi ve üslubunda yazılmış uzun hikâyelerden oluşuyordu. Aralarında bir Keloğlan masalının da bulunduğu bu derleme, serinin günümüz pedagojik standartlarının en uzağına düşen kitabıydı. Kesilen başlar, şiddet ve kan dolu sahnelerle bir ilkokul çocuğunun muhayyilesi üzerine sert ve iz bırakan darbeler indirmiş olması kuvvetle muhtemeldi.
Yine başlığının yaptığı çağrışıma uygun biçimde Kıt Akıllı Karga hayvanlar ve bitkiler âleminden çoğu mizahi ve ibret verici kısa öyküleri bir araya getiriyordu. Hatta Ezop masallarının her birinin sonunda kıssadan hisse mahiyetinde açıklamalar bile yapılmıştı. Ezop’un masalları Tarık Dursun, Lafonten’inkiler Orhan Veli, Nasreddin Hoca fıkraları da Kemal Özer ve Ömür Candaş tarafından yeniden anlatılıyordu. Andersen masalı “Papatya” ise, baştan beri neşe içinde seyreden derlemeye acıklı bir nokta koyuyordu.
Arabalar Beş Kuruşa başlıklı derleme, toplumcu gerçekçi tarzda yazılmış öyküleri bir araya getirmişti. Arka planda yoksulluk ve sınıf ayrımının bulunduğu, küçük yaşta omuzlarına büyük dertler yüklenen veya çalışmak zorunda kalan çocukların öyküleriydi bunlar. Bu acıklı ve dokunaklı öykülerin, kitabın yayımlandığı dönem açısından güncel olduğunu da ekleyelim. Öte yandan, kitaptaki öykülerin çocuklara umut aşılayan bir yanı da vardı. Yoksulluk ve sınıf farkının hüküm sürdüğü koşullara karşı öykü kahramanı çocukların aldırmaz bir tutum sergilemesi iç ferahlatıcıydı.
Kovboyculuk Oyunu bana göre serinin en cool ve eğlenceli öykülerini içeriyordu. 1979 yılı sonunda okulda yapılan dağıtımda bahtıma düşen üç kitaptan birisiydi. Aradan geçen kırk küsur yılda aklıma estikçe elime alıp sesli gülerek okuduğum bir kitap olageldi. Öykülerin ortak teması, sokak oyunları ve çocukların sokak hayatıydı. Bisiklete binmeyi öğrenirken yaşanan fiyaskolar, aşırı korumacı anneleri atlatma çabası, izlediği filmlerdeki kovboy karakterleriyle aşırı derecede özdeşlik kuran, rolüne kendini kaptırıp mahalleler arası savaş çıkaran haytalar, yaramazlıklar, ne ararsanız vardı.
Öte yanda ise Falaka bambaşka bir edebiyat dönemi ve anlayışını örnekleyen öykülerden derlenmişti. Geç Osmanlı, Kurtuluş Savaşı yılları ve erken Cumhuriyet döneminde kaleme alınmış veya bu zamanları anlatan acıklı çocuk hikâyeleri serinin o yıllarda okuduğumuz müfredatla en yakın bağ kuran kitabını oluşturuyordu. Hâlâ hatırlarım, sanırım bu sebepten ötürü dağıtım sırasında en az tercih edilen kitap Falaka olmuştu. Bir dayak aletinin adını taşıyan, ağır anlatı tarzına sahip böyle bir kitabı kim almak isterdi ki?
Nihayet, serideki tek roman hüviyetindeki kitap Samed Behrengi’nin Bir Şeftali Bin Şeftali adlı uzun öyküsüydü. Tek bir şeftalinin meyveden çekirdeğe, çekirdekten fidana ve ağaca ulaşan döngüsünü işleyen öykü, belki de okunmuş gazete kâğıdından Bir Milyon Çocuk Kitabı’na varan döngüyle en kuvvetli tematik bağı kuruyordu. Ayrıca, köylüyü hor görüp ağaya uşaklık eden bahçıvana meyve vermeyi reddeden şeftali ağacı tüm çocukların anti-kahramanı olmuştu. İlginç olan nokta, Bir Şeftali Bin Şeftali’nin 1975 yılında Cem Yayınları-Arkadaş Kitaplar dizisinden de yayımlanmış olmasıydı. 1979 yılında bu kitabın yeni baskıları hâlâ kitapçılarda bulunabiliyordu. Buna rağmen, aynı eser farklı bir çeviri ile Bir Milyon Çocuk Kitabı projesine de dahil edilmişti. Diğer taraftan, aslında seriyi oluşturan tüm kitapların Arkadaş Kitaplar ile aynı havuzdan beslendiği de bir gerçekti.
Bugün Bir Milyon Çocuk Kitabı serisine ait bu kitapları sahaflarda ve eski kitapçılarda bulmak, önceki yazıda ele aldığım Cem Yayınları-Arkadaş Kitaplar dizisine nazaran daha zordur. Çok yüksek adetlerde basılmış olmasına rağmen bu kitapların günümüz ikinci el piyasasına yeterli sayıda ulaşamamış olması biraz da düşük baskı kalitelerinden kaynaklanmış gibidir. Selofan kaplı parlak kapakları olmayan, esmer yapraklara basılı, 64 sayfalık kitaplardır bunlar. Bu nedenle çoğu yıpranarak dağılmış, zamana yenik düşmüş veya sahipleri tarafından korunup saklanacak denli cazip bulunmamış olmalıdır.
Ben ise o gün bana verilen üç kitabı saklamakla kalmadım, yıllar içinde diğer kitapları da bularak seriyi tamamladım; çünkü onlar örgütlü bir çabayla birlikte ürettiğimiz kitaplardı. Tıpkı takdim yazısında Ali Dinçer’in biz çocuklara söylediği gibi:
“Bu yüzden, bu kitabı okurken ayrı bir onur duyabilirsiniz, çünkü bu kitapta belki senin, belki bir arkadaşının, ama mutlaka sizlerin de emeği var.”10
***
“Bir Milyon Çocuk Kitabı” serisini oluşturan on bir kitabın künyeleri:
Bu Kitabın Masalı, 48 s.
Bülent Özükan
Çizgi: Selçuk Demirel
Bu Memleket Bizim – Şiirler, 64 s.
Nazım Hikmet, İsmail Uyaroğlu, Rıfat Ilgaz, Bülent Ecevit, Ceyhun Atıf Kansu, Attilla İlhan, Tahsin Saraç, Melih Cevdet Anday, Ahmed Arif, Cahit Sıtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türkan Gedik, Yalvaç Ural
Çizgi: Ateş Danyal
Yüz Paralık Bulut – Şiirler, 64 s.
Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Can Yücel, Yalvaç Ural, Nazım Hikmet, Melih Cevdet Anday, İsmail Uyaroğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Celal Vardar, Ziya Osman Saba, İlhami Bekir Tez, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Refik Durbaş, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Ali Püsküllüoğlu, Ceyhun Atıf Kansu, Türkan Gedik, M. Turan Tekdoğan
Çizgi: Deniz Oral
Televizyondaki Reklamcı Amca – Şiirler, 64 s.
Yalvaç Ural, Gülten Akın, İsmail Uyaroğlu, Rıfat Ilgaz, Nazım Hikmet, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Asaf H. Çelebi, Cahit Irgat, Z. Osman Saba, Hasan Hüseyin, Ülkü Tamer, Behçet Necatigil, Bülent Ecevit, Cahit Sıtkı Tarancı, Melih Cevdet Anday, S. Kudret Aksal, Hasan Âli Yücel, Cahit Külebi, Arkadaş Z. Özger, Nihat Ziyalan, Türkan Gedik, Necati Cumalı
Çizgi: Tan Oral
Sevdalı Bulut – Masallar, 64 s.
Nazım Hikmet, İhmal Amca, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Orhan Kemal
Çizgi: Yılmaz Aysan
Bir de Varmış İki de Varmış – Masallar, 64 s.
Adnan Özyalçıner, Oğuz Tansel, Pertev Naili Boratav, Ahmet Uysal
Çizgi: Sevdali Gönel
Kıt Akıllı Karga – Masallar, 64 s.
Nasreddin Hoca, Ezop, Lafonten, Andersen, Orhan Veli Kanık, Tarık Dursun K., Kemal Özer, Ömür Candaş
Çizgi: Nezih Danyal
Bir Şeftali Bin Şeftali – Masal, 64 s.
Samed Behrengi
Çizgi: Belkıs Taşkeser
Arabalar Beş Kuruşa – Öyküler, 64 s.
Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Füruzan
Çizgi: Selçuk Demirel
Kovboyculuk Oyunu – Öyküler, 64 s.
Sadık Fehimoğlu, Fakir Baykurt, Yılmaz Güney
Çizgi: Haslet Soyöz
Falaka – Öyküler, 64 s.
Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Enis
Çizgi: Haslet Soyöz
1. “Türkiye’de kaç çocuk var? İşte Türkiye’nin çocuk nüfusu”, “Türkiye nüfusunun yüzde 28’i çocuk”
2. Boyut Yayın Grubu, “Bülent Özükan”
3. Boyut Yayın Grubu 2000’lerin başında Bir Milyon Çocuk Kitabı serisini farklı kapak tasarımlarıyla bir set olarak tekrar basmıştır. Ancak bu kitapların bir koleksiyon değeri bulunmamaktadır.
4. Bu Kitabın Masalı’nın “Merhaba Sevgili Çocuklar” başlıklı takdim bölümü.
5. Age aynı bölüm.
6. Age, s. 11.
7. Age, s. 20.
8. Age, s. 37.
9. Age, s. 37-38.
10. Age, takdim bölümü.
Bir Milyon Çocuk Kitabı,
Sümerbank ve Ziraat Bankası ilanları